16 Haziran 2015 Salı

Yes, it was my way.

Boğazım ağrıyor. 
Sanırım benden beklenmeyecek bir performans sergiledim. 
Ne kadar çok konuştum ve o kadar çok sigara içtim.
Biraz alkol aldım.
 Bu rahatlatıcı bir durum. 
Rahatlamak aslında kolay, tuvalet bunun için var. 
İşemeyi seviyorum. 
Orda burda, ne olduğu, ne de olabildiği şekilde, hece düşmesi gibi sanki, bir anlamı olması gerekirmiş gibi. Tanımadığın bir kızın şiirleri, herhangi birinin bir şeylere tepkisi, o,bu, şu. Bunların boşluğu. Sağlam bir yazı. Elli kuruşluk mesela, bir hiç’e yar olmayan, sana kalan, ne bok olduğu belli olmayan. Çavuş’un azmine benzer, kızın dileklerine. Boşa harcanmış çabaya, kitabın saçma,  kalın, uzun yapraklarına. 
Ceo gibi mesela.
 Anlatımlara, ona, buna ve herhangi bir şeye, yerin sahip olduklarına, sabahın kızıllığında. Onu dinlerken olmaya, içerken anlamaya, farkındalığa, ölümün büyüsüne, güzel bir kızın gözlerine, saçmalıklarına, kısır döngü bir taksiciye ve ayrıca,  ona, buna ve en nihayetinde şuna, ne söylenebileceğini anladığım zaman, bunu kavradığımda. 
O kadının yeni filizlenmiş saf ve sert suratına, belki bir çift laf edebileceğim.
 Bu mümkün. Yes, it was my way.