1 Ekim 2015 Perşembe

Güzel Olan Her Kız


Elinde tuttuğu ütünün çıkardığı buharlar arasında kaybolup, bulunduğu mekândan yavaş yavaş uzaklaşırken, dikiş makinelerinin çıkardığı sesler onu tekrar getirip götürüyordu. Arada bir önüne birkaç kumaş pantolon koyuyorlar o da pantolonların paçalarını ütüleyip geri gönderiyordu. Diğer çalışanlar ilk zamanlar çocuğun bu durgunluğuna anlam veremiyorlarken sonralarda alışmışlardı. Çocuk da daha rahat dalıp gitmişti alışılınca.
Önüne bir okul pantolonu daha geldi. Onunda paçalarına doğru yöneldi tam ütüyü basacakken pantolonun rengine dikkat etti, alıştığı renklerin çok dışındaydı, hoşuna gitti. Biraz seyretti pantolonu sonra paçalarını ütülemeye başladı. Pantolonun üstünden kalkan buhar her seferinde bunu giyecek insanın siluetini biraz daha oraya getiriyordu san ki, onu daha iyi görebilmek için buharı artırdı da artırdı. Kızın silueti belirdikçe çocuğun ve odadaki her şeyin üstünde ki sıkkınlık, bunaltı buharla beraber dalgalanıyor, bulanıklaşıyor ardından kayboluyordu. Artık buhar üstündeki pencereden dışarıya doğru, bir sigaranın dumanını andırarak, sızmaya başlamıştı.. Kızın yüzü de binlerce poz halinde dışarıya dağılıyordu. Ütü işi bitince pantolonu biraz daha seyredip kenara koydu. Pantolonu bırakmasıyla birlikte zaman durur gibi oldu ve her şeyin eski sıkıcılığı geri geldi. Bir süre sonra pantolonun sahibi geldi, pantolona doğru uzanınca yüzüne baktı, gerçekten oydu, buharın getirdiği kızın aynısıydı. Kız teşekkür edip çıktı.
Kız sokağa çıktığı gibi yüzündeki, yapmacık olmasına rağmen çok güzel olan, gülüş kayboldu. Yerini ciddiyetten çok hüzün ve sıkkınlık aldı. Biraz yürüdükten sonra sokaktan geçen her erkeğin ona doğru baktığını fark etti. İlk önce üstünde komik ya da dikkat çeken bir şey mi var diye kontrol etti ama hiçbir şey bulamadı. Sonra da bir takım başka şeyler düşündü ve eve doğru tedirgin adımlar attı.
Sabah olduğunda pantolonu denedi, aynada kendine bakarken sol bacağında yırtık olduğunu fark etti. Geri götürecekti ama dışarıda çok yağmur vardı, bir sonraki gün götürmeye karar verdi.
Buharlı ütü elinde o kızı düşünürken bir yandan da ziyarete gelen arkadaşının anlattığı şeyi dinliyordu. Bir kızdan bahsediyordu, kız çok güzeldi, çok ayrıydı… Derken kızın fotoğrafını gösterdi. Kız pantolonun sahibiydi. Bir şey demedi ama derinde yüzen bir kıskançlık belli etti kendini. Tam muhabbete devam ederken içeriye o kız girdi. Ütücü çocuk kıpkırmızı oldu, bir yandan kızın şikâyetini dinliyor, bir yandan da arkadaşının  elindeki fotoğrafa bakmaya çalışıyordu. Şüphesiz aynı kızdı fotoğraftakiyle.
Kız çıktıktan sonra dönüp arkadaşına “Olum gösterdiğin kız az önce gelen kız değil miydi?” diye sordu. Çocuk hayır anlamında başını salladı. Şaşırdı ama sesini çıkartmadı. Mesaisi bitince sokağa çıktı, evine doğru gidiyordu ama yolu uzatmıştı. Kızı ve fotoğrafı düşünüyordu. Derken önüne sanat sokağında yıllardır portre çizen Yüksel abinin yeri çıktı. Küçüklüğünden beri oradaki portreleri incelerdi. Yine baktı. Baktığı gibi de dondu kaldı. Bu o kızdı. Kız da illaki geçerdi buradan ve bunu görürdü ama göremeye de bilirdi. Resmi satın aldı. Sabah dükkâna götürdü.
Kız o sabah yeni pantolonu almaya gelecekti. Geldi de. Kıza hemen resmi gösterdi ve “bu siz değil misiniz?” dedi. Kız “evet benim, nerden buldunuz bunu?” diye sordu. Çocukta dünkü fotoğrafı, bu resmi anlattı. Kız şaşırdı. Dışarı çıktılar beraber etrafa bakınca fotoğrafçıların raflarında, reklam tabelalarında, sağda solda, her yerde kızın kendisi vardı. İkisi de şok oldu. Çocuk ne olduğunu anlamıştı.
Kızın siluetini getiren buhar tüm şehre dağılmış sonra yağmur olup yağmıştı. Az da olsa sevilen bütün kadınlar ona dönüşmeye başlamıştı. Her yerde ondan vardı. Bütün erkekler onun görüntüsüne aşıktı ama kimse bütün kızların birbirine ve hepsinin de güzel gülüşlü kıza benzediğinin farkında değildi, ütücü çocuk ve kız dışında.
Ütücü çocuk olanların hepsi yüzünden özür diledi. Kız ise hala bunun gerçek olabileceğine inanmıyordu. Ütücü çocuk kıza âşık olduğunu anlattı. Kız hiçbir şey söyleyemedi, hatta kızgındı. Günler günler boyunca çocuk kızın yanına gitti geldi, onunla olmak istediğini söyledi, şiirler şarkılar okudu ama nafile, hiçbir işe yaramadı.  Çocuğun umudu kırıldı. Başka bir kızla ilgilenmeye çalıştı, sonra fark etti ki güzel olan her kız ona benziyordu. O da bir kız buldu ve güzel gülüşlü kıza benzetti.
Herkesin ona benzemesiyle iyice insanlardan uzaklaşan güzel gülüşlü kız, ütücü çocuk da gidince yapayalnız kaldı. Ütücü çocuğu özlediğini fark etti. Onu bulmak istedi ama yanına gitse bile sokaktaki herhangi bir kız değil de kendisi olduğunu nasıl kanıtlayacağını bulamadı, vazgeçti. Şehirdeki yağmur hiç bitmedi, o da evden hiç çıkmadı. Yedinci gece de daha önce ağladığından da çok ağladı, o gece ütücü çocukta tamamen unuttu onu, her yerde o kadar çok güzel gülen kızdan vardı ki, sanki o pantolonu almaya gelen kız hiç yoktu, hiç olmamıştı. Tam bunları düşündüğü sırada güzel gülen kız buhar olup havaya karışmaya başladı. Elleri, ayakları, bacakları, gövdesi, boynu derken güzel gülüşüne kadar her şeyiyle buhar olup dağıldı. İşte o an yağmur kesildi, işte o esnada güzel gülen kızın silueti aynı mazgallara akan yağmur sularının kaldırımları terk edişi gibi güzel olan her kızı terk etti. Şehrin tüm erkekleri ağladı.
Asım Enes Eraydın