19 Eylül 2015 Cumartesi

yüzüne çöken akşamüstünün içerdiği ayrılık



daha görüşemeyiz dediğinde
çıkardığım bütün gühanların ağırlığı bindi üstüme
arkama bakamadım sen de bakmamışsındır diye

hep iyi bi kızdın öyle de kalacaksın
yasak meyveyi sadece bi elma sanacaksın

o kadar azdı ki günahlarını hassas teraziyle tartardı
o gün kızların elinde biskremler vardı
insanlar azaldı
sokaklar boşaldı
o gece ışıklar bize kadar yanardı
sonra zaten söndüler ya da eril kişi karardı

bir denizi yarsan ortadan
tutsan elimden beraber geçsek
takım ruhuyla beraber secdeler etsek
maç bitmeden gitmesen
doktor eve girse kredi çekmeden
omuzlarıma kendi ağırlığını koysan
başka yükler çekmesem

gökten taşlar da kafamıza yağardı
içlerinden yağmur seçmek senin üstüne kaldı
saçların ayrılıklar kadar vardı
sen dilek tut diye yıldızlar kayardı
dileklerin hep ayrılıklar kurardı

Uçaklar uçunca sen demeye başladım
boş vakitlerimde güzel günlerimi sayardım
sonra o günler bir uçağa biner
hep beraber giderler
geri gelmeyecekler
görmek istediğim yüzler beni görmeyecekler
daha da kötüsü sevgilim görmek istemeyecekler
o rus tarafından döşenmiş taşlı yol
boztepe ve aydınlıkevler
dolmuşları
turuncu sokak lambaları
sırtında çantan
çantanın içinde ekmek
ne iğrenç bi şey göz göze bakıp gülmemek
uçurumlara arabalar sürüldü
masum insanlar can verdi
bedenin bana iyilik etmek isteyen bi neferdi
oysa ben, beni sev de sarıl isterdim
bi yere gidilmek gerektiğinde
sen uçakla gitmeyi seçerdin
bense hep senle gitmeyi

Asım Enes Eraydın 










8 Eylül 2015 Salı

gözlerinin en az birinden dökülen damlalar



gözleriyle hüzünle kadına doğru baktığında
sadece bir kadın buldu
"kulp" gibi laflar söyleyecekti
nutku tutuldu
gökten üç elma düştüğünde 
iki kişi huzur doldu
üçüncü elmayı tutan kişi
yerçekimi kanununu ortaya koydu

işler karışınca sana sarılırsam
birbirine dolaşan kollar olur
ve yüzüme güldüğünde
işler çözülür sandım
o boş sokaktan bana baktığın sahne
yüzünden
filmi hep geri sardım
bir yola çıkarsın
yol altından akıp gider
beni de yok eder
arkana baktığında göremezsin
bi papatya bulsan saçında
göğe bakıp gülümsersin
işte sana böyle iletmiş olurum sevdiğimi
papatyaları ezme, çünkü çok güzelsin

kaldırım taşlarını sökün kalbimden
herkes geçmesin
her zaman güzel bir anne ismidir "esin"
tanıdığın tüm erkekler sana gül desin
tufan çıkar, herkes boğulur su üstünde kalırsan
"Eureka" dersin

şimdi hızla geçsin arabalar kırmızı ışıkta
çocuklar ezilir o taraftan bakınca
Gözlerinden süzülen yaşlar tufanlar çıkarsın
nuhlar gemilerine çocukları da alsın
sesler duyulmasın, dönüş dursun bi an
bana doğru bak hava kararsın
eğer ağlarsan saçlarını yanlara doğru tararsın
ağlamanı istemem ama insansın
seni seviyorum böyle denilir
fransızcalar batsın




5 Eylül 2015 Cumartesi

Ayıp Ediyorsun Güzelim, Ben Savaş Yanlısı Değilim

Yere döşenen taşlarımın hesabını kimler verecek merak ediyorum. Oluruna bırakınca zaten yıldızlar da kayıyor, insanlar bir dilek tutuyor ve umut ediyorlar. Çöplüklerde yaşayan insanları hatırlayınca şükrediyor, üzgün hissediyor ve sokağa düşüyorum. Bir sokak lambası misali geceleri parlarken, sabahları insanlar varlığımı bile hissetmiyor. Bu saatlerde bir filozof, sabahları ise uyuyan bir politikacı. İki taraf için de gereksiz ve bir o kadar da zenginim, hiç de öyle değil.

Sanmayın ki balon satıcıları gibi neşeliyimdir gerçek hayatta, siner bir köşeye gizlice seyrederim fark edilmeyen yaşantıları. Müzik sesleri yükselirken karanlığın içinden "Az temiz çal şu koyduğumun gitarını!" diye seslenen sanat katili de benim, özledin mi canım? Özlediysen kapıya üç kere hafifçe tıklat, evde yoksam kapıya bir not değil de rujunun izini bırak. Anlarım ben senin olduğunu, en yakın zamanda arar halini hatırını sorarım, insanlık ölmedi ya! Cinsel ve dürzü duygularımdan arındım, hedefim nirvana veya hacılık mertebesi değil bak yanlış anlama. Sadece seni cinsel obje olarak görmediğimi anla tatlım, kadınlar kutsaldır.

Üstünde "60 Km" yazan tabelalara benzetiyorum artık kendimi. Gidenlere tavsiye verirken öylece oturuyorum yerimde, bakarsan mutsuz da değilim. Güneşte yaşanan onca patlamaya biraz duyarlı ol sevgilim, ayıp ediyorsun gerçekten. Ümitsizlik falan da olmasın içinde, insanoğlu yakında uzayı da hissedecek! 

Savaşlar son bulmayacak, birkaç dönüm arazi için her daim çoğu insanın ölmesi gerek. Silah tutkunu olmasak da hep tek tabanca yaşamadık mı ikimiz de? Biliyorum, anlaşılması güç cümlelerim var. Dolapta da istersen dondurduğum börek var. Çözeriz buzlarını, yanına da iki çay demleriz. Vaktimiz ve uykumuz kalırsa üç beş dakika oynaşıp sevişiriz. Uykuya dalarken çıkarttığın garip seslere de aşık olurum ben. Yaşasın tam bağımsız, hürriyetine ve şerefine sahip çıkan, modern sosyalizm öncüsü ve güzel kadınlar! 

Aziziyi