neden korkar insan kendisi olmaktan? kendi göreceği şeyden mi korkar yoksa başkalarının göreceğinden mi? sevilmemekten mi korkar yoksa kendini sevmemekten mi? çok mu kötü olurdu öğrenseler kim olduğumu, onlar sıcak yataklarında uyurken neler düşündüğümü, onlar yüzlerini çevirdiklerinde neler yaptığımı? tek bedene iki insanı sıkıştırarak yaşamaktan daha mı kötü olurdu? amatör bir serbest dalgıç gibi sürekli kafamı suyun üstüne çıkarmak, patlar gibi yaşayabilmek kendini kısıtlı zamanlarda daha mı güzel? neden çıkmıştık bu yola? en fazla verim için değil miydi her şey? seçim yapmak zorunda kalmadan hem onun hem bunun tadına varmak ne güzeldi aslında başta. belki de dengeye oturta bilmekti önemli olan. ama gel gelelim eninde sonunda bir tarafa daha çok kum düşüyor, bir taraf daha ağır oluyor ne yapsam. sonra ihmal ettiğin, okşayıp gönlünü almadığın tarafın bir sirk aslanı gibi kafesinde volta atmaya başlıyor. voltalar hiç bitmiyor. voltalar bitmedikçe kırbaçlarla şekillenmiş eğitim buhar oluyor uçup gidiyor. geriye parmaklıkların arasındaki bir hayvan kalıyor sadece...o demir çubuklardaki en küçük zayıflığı arayan bir hayvan...nereden nereye değil mi? basit sıradan bir korkak iken, vahşi bir hayvan oluveriyor insan, ne garip.